Elektrikli araba üretiminde BYD’nin ardından ikinci sırada bulunan Tesla, ABD’nin dört bir yanına 120 kW güce sahip 20 bini aşkın “süper şarj” istasyonu kurmuş olsa da elektrikli araçları şarj etmek, benzinli ve dizel araçlara yakıt alıp yola devam etmek kadar kısa süren bir işlem değil.
Benzinli arabalara göre daha az menzil sunan bu arabaların en büyük dezavantajı uzun yolculuk sırasında bataryalarının bitmesi ve sürücülerin çekici çağırmak zorunda kalmasıydı. Peki Tesla gibi elektrikli arabaların yolunu benzin ile kesiştiren konu tam olarak ne?
Yol kenarına çekilmiş, dörtlüleri yanan Tesla sahiplerinin yoldan geçen araçlardan benzin istemesi bir süre önce alay konusu olmuştu.
İnsanlar Tesla sahiplerinin şaka amaçlı benzin istediklerini düşünüyorlar ancak durum aslında öyle değil.
Bu benzin ihtiyacı tabii ki arabaya benzin koymak için değil. Sürücülerin bagajlarında taşıdığı benzinli jeneratörü beslemek için benzin gerekiyor ve böylelikle yolda kalan Tesla’lar herhangi bir şarj istasyonuna ihtiyaç duymadan şarj olabiliyor.
Elektrikli aracınızda taşınabilir bir jeneratör taşımak, yolda kalacağım korkusuna gerçekten bir çözüm mü?
Günümüzde çıkan elektrikli otomobillere baktığımızda çoğunun menzil değerleri 500 kilometreye yaklaşmış durumda. Şehir içi kullanım için oldukça yeterli olan bu değer maalesef uzun yolculuklar için yeterli olmuyor.
Sürücüler benzinli jeneratörlerle bu soruna çözüm üretmişler ancak bu jeneratörlerin gücü olan 100 kWH, bir aracın bütün şarj ihtiyacını karşılayabilecek kadar yeterli değiller.
Taşınabilir benzinli jeneratörlerle elektrikli aracınızı şarj edebilirsiniz ancak bunu yapmak, sandığınız kadar kolay değil.
Mantık olarak düşündüğümüzde bir telefon için yanımızda nasıl powerbank taşıyorsak, elektrikli arabalar için de jeneratör taşıyabiliriz; buraya kadar herhangi bir sorun yok ancak durum powerbank üzerinden bir telefonu şarj etmek kadar basit değil.
Tesla başta olmak üzere bazı elektrikli araçlar, güvenlik önlemleri sebebiyle jeneratörlerle şarj etmeyi desteklemiyor. Bunun başlıca sebeplerinden biri; güçlü elektrikli araçların, “Çoklu Topraklanmış Nötr (MEN)” topraklama sistemine sahip bir güç kaynağına ihtiyaç duyması. Maalesef portatif jeneratörlerin hepsi bu kategoriye girmiyor.
Peki MEN sistemli jeneratörlerin çalışma prensibi ne? Gerçekten bu ağır cihaza ihtiyacımız var mı?
Benzinli jeneratörler, benzinin kimyasal enerjisini mekanik enerjiye dönüştürerek çalışan içten yanmalı bir motordan oluşuyor. Oluşan mekanik enerji daha sonra alternatörü çalıştırıyor ve böylelikle elektrik üretimi başlıyor.
Her şey bununla bitmiyor, cihazın ürettiği elektriği arabanıza bir kablo yardımıyla aktarmanız gerekiyor ancak kullanacağınız şarj kablosu burada hayati bir önem taşıyor. Tesla arabalar, RCD (artık akım cihazı) protokolü olmayan jeneratörlerden gelen elektriği kabul etmiyor.
Eğer RCD bulunmayan bir jeneratörle aracınızı şarj etme konusunda ısrarcı olursanız ve farklı yollar denemeye kalkışırsanız; yüksek akım gücüne sahip olan bu cihaz, arabanıza ve size büyük zararlar verebilir.
Arabamızı yol kenarına çektik ve 8-9 saat şarj olmasını bekledik. Peki, elektrikli araçları seyir hâlindeyken şarj etmek mümkün mü?
Teoride mümkün ancak pratikte bu işlem hem zahmetli hem de oldukça verimsiz olacaktır. Standart bir Tesla’yı besleyebilecek güçte bir jeneratörün en az 40 amper ve 240 volt güç üretmesi gerekiyor, bu da 9600 Watt’a tekabül ediyor.
Böylesine ciddi bir enerji akışının gerçekleştiği sırada, yüksek hızlarda seyahat etmemiz pek sağlıklı olmayacaktır. Jeneratörün ürettiği güç ve bu gücün eş zamanlı olarak motora aktarılmasıyla birlikte aracın bataryası ciddi derecede ısınacaktır.
Bir elektrikli araçla yapabileceğiniz en tehlikeli şeylerden biri olan “seyir hâlindeyken jeneratörle şarj etmek” ölümcül sonuçlar doğurabilir.
Elektrikli araçlar hakkında daha fazla okuma yapmak isterseniz aşağıdaki içeriklerimizi inceleyebilirsiniz: