İlk astronotumuz Alper Gezeravcı’yı, Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir” özdeyişiyle uzaya yolcu ettik. Birbirinden ilginç ve önemli 13 deney yapacak. Bu deney sonuçlarının ülkemiz ve insanlığın refahı ve geleceği için faydalı sonuçlar vermesi bekliyoruz.
Uzay artık önce bilimsel ve sosyolojik yönden ülke gündemimizi daha çok meşgul edecek. Buna paralel olarak uzay hukuku da daha çok bilinir ve ilgi çekecek hale gelecek. Daha önce birkaç hukuk fakültesi müfredatına giren ama öğrencilerin ilgisizliği nedeniyle müfredattan çıkarılan uzay hukuku dersleri yeniden müfredatlara girecek.
Uzay hukuku, uzayla ilgili, bireysel, ulusal veya uluslararası bütün faaliyetlerin düzenlendiği ulusal ve uluslararası kurallar bütünüdür. Uzayla olan faaliyetlerin düzenlenmesi gereği ilk olarak Sovyetler Birliği ve ABD’nin uzaya ilk uydularını fırlatmaları ile başladı. Uzayın insanlık tarafından çatışma olmadan ve koordineli bir şekilde ve insanlığı yıkıcı sonuçları olmayacak amaçlı kullanımı için hukuk kurallarını belirleme üzere 1959 Yılı’nda Birleşmiş Milletler bir komite oluşturdu.
Dış Uzay Anlaşması
Türkiye’nin aynı yıl taraf ülkeler arasında yer aldığı, devletlerin uzay faaliyetlerini düzenlemek üzere uzay hukukuna ilişkin ilk ve temel uluslararası anlaşma 1967 tarihli Dış Uzay Anlaşması’dır. Katılan ülke sayısı 112’ye ulaşmıştır. Anlaşmanın ikinci maddesine göre ay ve diğer gök cisimleri dahil uzay, kullanma ve işgal suretiyle veya diğer herhangi bir suretle ulusal egemenlik haklarına konu olamaz. Yani, hiçbir devlet uzayda kendisine ait egemenlik sınırlarını ve alanını çizip ilan edemez. Anlaşma metninde “ulusal egemenlik”ten söz edilse de uzayın ve gök cisimlerinin özel mülkiyete konu olması da düşünülemez.
Dış Uzay Anlaşması kapsamlı araştırma ve ekonomik kullanım özgürlüğü tanınırken, bu özgürlüğün sınırlarını da çizmektedir. Uzay ve gök cisimleri ekonomik ve bilimsel gelişmişlik düzeylerine bakılmaksızın tüm ülkelerin yararına ve çıkarları doğrultusunda kullanılmalıdır. Uzayın kullanımında en temel hukuk kuralı olan, Anlaşmanın dördüncü maddesine göre, uzayın barışçıl amaçlarla kullanılmalıdır, askeri üs kurulmamalı, nükleer ve kitle imha silahları yerleştirilmemeli, askeri tatbikatlar yapılmamalıdır.
‘Bir cisim’ düşerse…
Uzaya fırlatılan uydu veya diğer cisimlerin beklenmedik şartlarla yörüngelerinden ve kontrolden çıkmaları, zaman zaman da Dünya’ya düşmeleri mümkündür. Örneğin NASA’nın 1984’te gönderdiği, yıllardır Dünya’nın etrafında dolaşan 2.5 tonluk radyasyon uydusu ERBS, Alaska kıyılarında atmosfere girdi ve yanarak kül olduğundan parçaları yeryüzüne ulaşıp kimseye zarar vermedi. Ama bu durum, düşen uydu parçalarının yeryüzüne hiç ulaşmayacağı ve zarar vermeyeceği anlamına gelmez.
Uzaydaki faaliyetleri dolayısıyla başkalarına zarar verilmesiyle ilgili sorumluluk da Dış Uzay Anlaşması’nın yedinci maddesinde uluslararası kurala bağlanmıştır. Uzaya bir cisim fırlatan, fırlattıran veya tesislerini fırlatmaya hazır hale getiren devletler, bu cismin veya parçalarının yeryüzünde veya hava sahasında düşerek ölüme, bedensel bir yaralanmaya veya maddi bir hasara neden olması halinde, ilgili devletler zarardan sorumlu olacaktır. Yazılı olmasa da uyduyu fırlatan, fırlattıran veya tesislerini kullandırtan devletlerin sorumluluğu hukuken müteselsil bir sorumluluk olmalıdır.